Sana bu satırları
Bir sonbahar gecesinin
Felç olmuş köşesinden yazıyorum.
Beşyüz mumluk ampullerin karanlığında
Saatlerdir, boşalan kadehlere
Şarkılarını dolduruyorum,
Tabağımdaki her zeytin tanesine
Simsiyah bakışlarını koyuyorum*
Ve, kaldırıp kadehimi
Bu rezilcesine yaşamların şerefine içiyorum:
Burası Agora Meyhanesi
Burda yaşar aşkların en madarası
Ve en şahanesi
Burda saçların her teline
Bir galon içilir
Sen, bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin
Bu sekiz köşeli meyhane seni bilir.
Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul'un
Seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde
Şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı
Boşalan ellerimde
Kahreden bir hafiflik.
Bu akşam
Umutlarımı meze yapıp içiyorsam
Elimde değil.
Bu da bir nevi namuslu serserilik.
Dışarıda hafiften bir yağmur var
Bu gece benim gecem
Gönlümde bütün dertlerin
Hora teptiği gece bu
Camlara vuran her damlada
Seni hatırlıyorum
Ve sana susuzluğumu…
Biraz sonra plaklarda şarkılar susar,
Kadehler boşalır,
Mezeler tükenir
Umutlar biter
Biraz sonra
Bir mavi ay doğar tepelerden
Bu sarhoş şehrin üstüne,
Sen bakma benim böyle delice efkarlandığıma,
Mendilimdeki o kızıl lekeye de boş ver
Yarın gelir çamaşırcı kadın
onu da yıkar
Sen mesut ol yeter ki
Ben olmasam ne çıkar.
Dedim ya:
Burası Agora Meyhanesi
Bir tek iyiliğin bütün kötülüklere
Meydan okuduğu yer
Burası Agora Meyhanesi,
Burada yaşar aşkların
En divanesi en şahanesi
Seni aradım kadehlerdeki dudak izlerinde